Mesaj Sayısı : 23
Puan : 36
Rep : 0
Doğum tarihi : 03/02/86
Kayıt tarihi : 21/06/11
Yaş : 38
Nerden : Cehennem
| Konu: Seni içimden terk ediyorum Perş. Haz. 30, 2011 5:43 am | |
| İçimin mavisi senin okyanusundandı....
Binmediğim hiçbir otobüs Beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde... Gittikçe azalıyor hayat!... Neyi erken yaşadıysam... Hep ona geç kalıyorum!!!
Sana göçüyorum her sonbahar... Yolların çıkmıyor aşkıma!... Unuttuğun yağmurların adı saklımda.... Seni içimden terk ediyorum!!!
Susmaktan yoruldum!!! Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri...
Efkar demliyorum gözlerimde!.... Yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum!... Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi!... Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp... Seni içimden terk ediyorum!!!
Ne unutacak kadar nefret ettin!... Ne hatırlayacak kadar sevdin!... Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum!... Beni hep bulmamak için aradın!... Yanılgımdın! Yandığımdın! Yangındın!
Sensizliğe yenilmek Sana yenilmekten zor olsa da!... Ardımda bir sürü belkiler bırakarak!... Seni içimden terk ediyorum!!!
Şimdi
İçimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan iki yarım kaldık!... Tamamlayamadık bizi!... Elinden tutmadın yalnızlığımın... Saçlarımı da uzaklarına gömdün... İçimin mavisi senin okyanusundandı.... Al! Geri veriyorum! Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun!... Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim Sana bensizliği terk ediyorum!!!
"Yarime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin... Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi!!!
Ne tuhaf değil mi!? İçimi acıtan da sendin, acımı dindirecek olan da... Ya öldür beni dedim, ya da git benden!!! İçi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim!!!
Aldırmadın aldırmalarıma... Bir gecede yakıp yarini, şafaklara sattın ihanetini!... Külüme basanlar bile utandı yaptığından!...
İşte soluk bir ömrün son nefesi! Benden... İçimden... Terk ediyorum!!!
Kahraman Tazeoğlu |
|
Mesaj Sayısı : 157
Puan : 444
Rep : 3
Doğum tarihi : 18/12/76
Kayıt tarihi : 20/06/11
Yaş : 47
Nerden : Almanya
| Konu: Geri: Seni içimden terk ediyorum Perş. Haz. 30, 2011 8:49 am | |
| "Yalnızım çünkü sen varsın"
"gel" desen gelirdim gittiğin uzakta bendim dağ gibi bir ihanetten düştüm bu kendime son gelişim
ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime kendimi suçüstü yakalıyorum ve kentsizliğimin isimsizliğini Araz´a uyak düşüyorum gözlerime senden düşler sürüyorum ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor bana en büyük tehdit yine ben oluyorum sonra bir durağa yaslanıyorum sonra bir kente ve sen gidiyorsun ben kanıyorum diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun" oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun
yorgun Haliç´e biraz inat biraz ihanet bırakıyorum ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum aklıma düşüyorsun düşüyorum düşünce üşüyorum azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum yalanlarımla bir hiçlikteyim beni içinden kaç
bu kentte her yağmur kendini ağlar aklıma düşsen yalnızlık oluyorum ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir nerde kimi üşüyorsun artık kendini yakan bir ateşim kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz şimdi boş duraklara yaslanıyorum boş kentlere oysa "gel" desen gelecektim
gün düşlerime dönüşlerimde bakışın içiyor beni gözlerimden gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara uzaklığına uzanıyorum sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan yıkılıyorum şarkılara "kimseler biliyor" yalnızlık dostumdu şimdi korkum oluyor oysa "gel" desen gelecektim
artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan kendimi yitirdikçe sana gidiyorum göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum uysal yalnızlıklar satın alıyorum gülüşümle ödeyerek ve içimde yalancı bir katil taşıyorum yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben kirli sözlerimi temize çekme oysa "gel" desen gelecektim
gözlerim ihanete ihbar taşıyor kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına sözü namluna sürmelisin şimdi en yaralı yanımdan vurmalısın beni çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır
avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam susuşuna kan döküyor gözlerim sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun oysa bilmelisin Araz´ım kimsenin içi görünmez ve hiç bulamadıklarını asla yitiremezsin bak şimdi aramızda sessiz kalıyor söylenecek bütün sözler
her sabah akşam oluyorsun alnından ellerine damlıyorsun yüzündeki yağmurla iniyorsun kente içine dert oluyorsun kentin dışına yağmur yüreğinde dağılıyor kristal şehirler duvarların kan öksürüyor ve sen başkalarının gözlerini yüzümde aramamayı öğreniyorsun beni bir durağa yaslıyorsun beni bir kente gidiyorsun oysa "gel" desen gelecektim
susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın en susmakta neydi öyle sen en dinlerken biliyorum Araz´ım insan kendini bulmamalı, hep aramalı gittiğin yerden başlıyorum öyleyse gece cinnetlerimi de alıp yanıma
denize bakmayı bilmeyenler bir gün mutlaka boğulur işte bundandır gözlerinden kaçışlarım
siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı
ben şimdi gurbetim içimde taşıyorum heba olsa da senlerce yılım oysa "gel" desen gelecektim
ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden şairler ölüdür derler inanmıyorum
en karanlık ceketimi giyiyordum ışığa kördüm çünkü şimdi ise güneşe ilerliyorum dirilmek için
kimliği paslanıyor eski bir anarşistin gecenin kör gözünden utanıyorum hadi bana en militan kelimelerle saldır batır içime cümlelerini beyhude bir dehşet bırak hak ediyorum
gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime can kaybından ölüyorum cenazemde namaz kılacağım zan altındayım yalanıma inanıyorum
yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin kinim kendime susuşum sana küsüşüm tüm dünyaya
üstü kalsın ihanetimin "gel" desen gelecektim
yine bir tren geçiyor içimden sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan süsle beni ey aşk geçtiğin yerleri öpüyorum
yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum dişlerindeki nikotin tadı terkimde sirenler ve ateş hatları içip sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla yasadışıyım tutukla beni gözlerimden
kalemim bitti yitirdi şiirini şuur öldü kanımdaki mürekkep balığı solumdaki sise intihar etti intiharlar bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek yaşamak için geç bir zaman ölmek için ise erken
çok davullu bir senfoni sürçüyor dikiş tutmaz ayrılığımda kirpiğinden yapılma bir darağacına geceyi asıyorum yoksun bu yağmurlar ıslatmıyor beni bir durağa yaslanıyorum sensiz gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum "gel" desen gelecektim oysa
kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor şimdi herkes biraz sen biraz acı göğsümde bir vagon gizli sözler batıyor fırtınalar çıkıyor üstüme
şakağımda intihar acemisi bir şairin delilik provaları arkandan uluyan kapılardan söküyorum kokunu yokluğunu kokluyorum yokluğunu yokluyorum
çöz gözlerimi senden hadi ücranda yak bakışımı gözlerine bekçi sevdam dünden ve senden kalmayım
içine her düşen kendi keşfi sanıyor seni oysa sen melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin ve kendini acıtmak istiyorsun ama güller kendine batamaz bilmiyor musun "gel" mi diyorsun
herkes kendi gördüğüne bakar peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu hadi en kanadığımız yerden susalım "gel" desen gelirdim "git" dedin ve gittin
Aşka... Rüzgara... Ayrılığa... Zamana...
eyvallah..
Kahraman Tazeoğlu
|
|