Mesaj Sayısı : 157
Puan : 444
Rep : 3
Doğum tarihi : 18/12/76
Kayıt tarihi : 20/06/11
Yaş : 47
Nerden : Almanya
| Konu: Venezuela’daki cezaevi isyanları ve muhalefetin baskısı Salı Haz. 28, 2011 9:30 am | |
| Venezuela’daki cezaevi isyanları ve muhalefetin baskısı Salı, 28/06/2011 - 18:03 Haziran ayının ortalarında Venezuela’nın başkenti Karakas’ta bulunan El Rodeo isimli cezaevinde başlayan isyan halen devam ediyor. İsyan bugüne değin 30’un üzerinde mahkum ve güvenlik görevlisinin ölümüne yol açtı. Venezuela hükümeti, Pranes isimli cezaevi çetesinin öncülüğünde başlayan isyanın ardından, öncelikle cezaevinde bulunan ancak isyana katılmayan mahkumları tahliye etme yoluna gitti. Cezaevinde bulunan yaklaşık 3 bin 500 mahkumun yaklaşık 2 bin 500’ü kademeli olarak başka cezaevlerine aktarıldı. Bunun için yapılan operasyonda isyancılar, binalara giren güvenlik güçlerine ateşli silahlarla karşılık verdi; ölümler ve yaralanmalar bu operasyon sırasında gerçekleşti.
Kalan mahkumlar, isyancılar tarafından rehin tutuluyor. Hükümet, bir sonraki adımda isyancılarla diyalog kurma yolunu tercih etti. Venezuela'da son haftalarda yaşanan gelişmeler, soL Radyo'daki Bizim Amerika programında da ele alındı. 28 Haziran tarihli Bizim Amerika'yı dinlemek için Venezuela’daki cezaevleri, geçmişten bu yana her zaman ciddi sorunlara kaynaklık etti; buralarda şiddet, sıradan bir olgu haline gelmiş durumda. İsyanlar, sıkça yaşanıyor ve ölümlere neden oluyor. Ülkedeki cezaevlerinde 43 binin üzerinde mahkum bulunuyor; her 100.000 kişi başına 149 mahkum düşüyor. Bu sayı, gerek Latin Amerika ülkeleri içerisinde gerekse dünyanın diğer ülkeleri ile karşılaştırıldığında pek de yüksek bir orana denk düşmüyor. (Bu oran ABD’de 100.000’de 743, Türkiye’de ise 168.) Ancak oranın düşüklüğü, kapasite sorunu yaşanmasını engelleyemiyor. Çeşitli kaynaklara göre ülkedeki cezaevlerinin toplam kapasitesi yaklaşık 15 bin kişiyi barındıracak düzeyde. Son isyana sahne olan El Rodeo cezaevi 750 kişiye uygun olacak şekilde inşa edilmişti. Ancak isyan öncesinde 3500 mahkumu barındırıyordu. Şiddete kapasite sorununun kaynaklık ettiği sıkça vurgulanıyor. Her yıl yüzlerce insan cezaevlerindeki şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor ya da yaralanıyor. 2010 yılında bu sayılar sırasıyla 476 ve 967 idi. Şiddetin ve isyanların sıradanlaştığı cezaevlerinin yarattığı sorun, iktidara gelişinden bu yana Chávez hükümetinin de başını epeyce ağrıttı. Şiddetin ve suç oranının çok yüksek olduğu Venezuela’da, devletin çeşitli kademelerinde ve özellikle de güvenlik güçleri içerisinde yolsuzluk da son derece yaygın. Elbette bu iki olgu birbirini besliyor. Cezaevlerinde bulunan mahkumlar kolayca silah edinebiliyor ve çete faaliyetlerini buralarda da olanca şiddetiyle sürdürüyorlar. Chávez iktidarı yolsuzluğun üzerine gitmek için adımlar atmanın yanında, cezaevlerindeki sorunları çözmek amacıyla da bazı girişimlerde bulundu. Geçtiğimiz Nisan ayında, meclis, yeni bir Cezaevi Yasası’nı kabul etti. Bu yasa, dört temel ilkeye dayanıyordu: insan haklarına saygı, mahkumların sınıflandırılması, kabul edilmiş olan mahkumiyet normlarını ihlal edenlere yaptırım uygulanması, koşullu salıverme, eğitim görme ya da çalışma için alternatif ceza yöntemleri geliştirme. Ayrıca geçtiğimiz hafta içinde, cezaevlerindeki dönüşümü sağlayacak bir Cezaevi Bakanlığı kurulacağı açıklandı. Yetkililer, çetelerin körüklediği şiddetin sona ermesi ve hükümetin cezaevlerini “insanileştirme” çabalarının sonuç verebilmesi için çetelerin dağıtılması, silah edinmelerinin engellenmesinin gerektiğini belirttiler. Öte yandan El Rodeo’da yaşananlar, başka bazı gelişmelerle birlikte, ülkedeki sağcıların ve de onların baş destekçisi olan ABD’nin, Chávez iktidarını devirmeye yönelik çabalarının hızlandığını da gösteriyor. Cezaevi çeteleri, ülkedeki büyük sermayeden bağımsız ele alınmamalı. Sermaye birikiminin önemli bir ayağını uyuşturucu trafiği oluşturuyor ve cezaevi çeteleri, bu uyuşturucu trafiğinin bir parçası. Dolayısıyla bu çeteler de, tıpkı diğer sermaye sahibi kesimler gibi devrimci Chávez iktidarından memnun değiller. 2012 yılında başkanlık seçimlerinin yapılacak olması, ülke sağının çalışmalarını bir süredir hızlandırmasına neden oldu. Chávez’e karşı tek bir güçlü aday çıkarmak için birleşmeye çalışan sağ, bu çabasının meyvelerini toplamaya başlamış durumda. Muhalefeti yükseltmek için her fırsatı değerlendiriyorlar ve son isyanları da bu açıdan kullandılar. Mahkumların büyük bölümünün yoksul kesimlerden gelmesine işaret ederek, Chávez iktidarının, söyleminin aksine, yoksulların çıkarlarını gerçekte savunmadığını iddia ettiler. Silahlı çetelerin varlığını neredeyse görmezden gelerek, bu çetelere karşı operasyon düzenleyen güvenlik güçlerini şiddet yaratmak ve insan haklarını ihlal etmekle suçladılar. Yalanlara dayalı medya manipülasyonu da bu dönemde hız kazandı. Büyük sermayenin elindeki ve ABD’deki medya organları (Libya, Suriye gibi güncel örnekleri ve pek çok başka örneği hatırlatacak şekilde) cezaevlerinde yaşanan sözde “devlet terörü”nün kanıtlarını sunma yarışına girdiler. Sağın saldırısı ve medya manipülasyonu, Chávez’in sağlık koşullarını bile hedef alır hale geldi. Bilindiği gibi Chávez, pelvis apsesi nedeniyle iki haftayı aşkın bir süre önce Küba’da bir ameliyat geçirmişti. Chávez halen Küba’da bulunuyor ve nekahat döneminin sonuna kadar da burada kalacak. Muhalefet bu duruma itiraz ederek Chávez’in Venezuela’yı Küba’dan yönetemeyeceğini, başkanlık görevini ülke dışından yürütemeyeceğini, yasalara onay vermeye devam edemeyeceğini savunmaya başladı. Ancak bunu dayandırdıkları somut bir yasal zemin yok. Daha da ileri giderek Chávez’in ülkeyi Fidel ve Raúl Castro’nun direktifleriyle yönettiğini gibi ipe sapa gelmez iddialar ortaya attılar. Daha sonra Batı medyasında ve Türkiye’deki bazı medya organlarında, Chávez’den uzun bir süredir haber alınamadığı, ölmüş ya da ölüm döşeğinde olabileceği, kanser tedavisi gördüğü gibi, somut olgulara dayanmayan manipülatif haberler yayınlanmaya başladı. Oysa aradan geçen sürede Chávez seyrek de olsa demeç vermeye, twitter hesabından görüşlerini yayınlamaya devam etti ve Fidel ile Raúl kendisini ziyaret etti. Bundan yaklaşık iki ay önce ABD, İran’la ilişkilerini gerekçe göstererek Venezuela ulusal petrol şirketi PDVSA’ya yönelik yaptırım uygulama kararı almıştı. Dün, bu konuda yeni adımlar atacaklarını açıkladılar. Görüldüğü gibi Chávez iktidarı her açıdan ateş altında ve bunun şiddeti gün geçtikçe artıyor ve seçimlere yaklaşıldıkça da artacak. Buna karşılık Chávez yönetiminin bu saldırılara göğüs germeye devam etmesi gerekiyor. Bu dönemde, Venezuela Komünist Partisi’nin, iktidardaki Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’ne bir süre önce yapmış olduğu ve olumlu yanıt aldığı yurtsever odak oluşturma çağrısı da önem kazanıyor. Murat Akad |
|