Hüsnü Öndül
Yeni, demokratik anayasa talebi gündemdeki yerini koruyor. Tartışma değişmez maddeler eksenli olarak açıldı. CHP ve MHP hemen refleks gösterdiler: “İlk üç madde değişmez!”
Halbuki tartışılan anayasa değişikliği yapmak değil; yeni, demokratik anayasa yapmak!
Belki de “yaptırmayız efendim”ciler galip gelecek; belki de AKP de bu koroya katılacak. Şimdiden bir şey söylenemiyor.
Ama belli olan bir şey var: Yeni, demokratik anayasa yapılacaksa o zaman bugünkü anayasanın değişmezleri üzerinden tartışamayız.
Eğer Anayasa değişikliği ile sınırlı bir yol benimsenecekse, bu konuda da yöntem çok. İlk üç maddeye dokunmak da dahil… Sözgelimi değişmezliği hüküm altına alan 4. maddeyi değiştirirsiniz veya kaldırırsınız ve ilk üç maddeyi değiştirilebilir maddeler haline getirirsiniz. Değişmezler/değiştirilemez/, değiştirilemezliği teklif edilemezlerden olan 3.maddede “Dili Türkçedir” yerine “Resmi Dili Türkçedir” dersiniz ve pek çok meseleyi çözmüş olursunuz. Dili ayrı bir madde halinde de düzenleyebilirsiniz.
Niyetiniz varsa eğer demokratikleşmeye, yaparsınız bunları.
Hazır Kürtler, Kürt politikacılar da üniter yapıyı tartışmaya açmamışken ve “İlle de biz sizinle ortak vatan bildiğimiz bu coğrafyada birlikte yaşamak istiyoruz”u çok güçlü haykırmaktayken, yapın bu iyiliği kendinize! Aslında, hepimiz hepimize yapalım bu iyiliği bence. Daha pek çok kez yazar-çizer, konuşuruz da bence anahtar kavram “eşit haklı yurttaşlık” tır. Türkiye’de “Eşit yurttaş”lık meselesi asal meseledir. Statü ve benzeri arayışların cevabı bu kavramdadır. Ötesi, -eyaletler, üniter yapılar, özerk yapılar, şu kurumda temsiller ya da şu adla bu adla kurumlar, kurullar oluşturulması falan-ikincildir.
Sistem ne azınlık dediklerini eşit yurttaş olarak görüyor, ne Kürtleri ve ne de Alevileri… Başka konularda da bu meselede düğümleniyor her şey: EŞİTLİK. EŞİT YURTTAŞLIK!
Bir de bazı soruları soralım: Anayasada değişmezlik maddesi niye var? Neden belirli bazı maddelerle diğer maddeler arasında üstünlük anlamına gelecek düzenlemeler yapılıyor; öncelik-sonralık ve hiyerarşik ilişkiler kuruluyor maddeler ve konular arasında?
Tek şey değişimdir değil mi, değişmeyen? Bunu bilerek atalım adımları. Dünya değişiyor, toplumlar, teknolojiler, üretici güçler, ilişkiler ve benzeri…
Bence güç ilişkileri tayin edecek anayasa yapım sürecini. Çeşitli modeller var, çok da zengin fikirler. Osman Can ve yakın çalışma arkadaşlarının öncülüğünde sürdürülen bir çalışma (YAP) var. I. Kant’ın “Hukukun muhatapları hukukun yazıcısı olmalıdır” sözüne uygun bir çalışma yürütülüyor. Yöntem olarak çok doğru. Halk katılıyor toplantılara ve fikrini söylüyor. Daha pek çok çevrenin yürüttüğü çalışmalar basına da yansıyor. Bunlar fikir çalışmalarıdır ve güç sahiplerini etkileyecektir. Daha yoğun, katılımcı ve kamuoyuna yansıyan çalışmalara da ihtiyaç var.
Niye derseniz; değişime direnen çevreler, odaklar var. Güçlerini hiç hafife almamak lazım. Hâlâ onlar hakim eğilim halinde. Mevcut otoriter/totaliter sistemin demokrasiye evrilmesine karşı çıkanlar var. Kurumsal düzeyde de var. Yargı, polis, asker, üniversiteler değişime uzak olan yapılar. Bütün otoriter sistemlerde olduğu gibi, otoriter yapıyı besleyen, destekleyen yeniden üreten yapılar. Medyayı da unutmamak lazım. Geriye halk kalıyor ve halkın çeşitli kesimleri. Türkiye özelinde politikleşmiş bir halk olarak Kürt halkını zikretmek gerekiyor. Solu da liberalleri, demokratları da unutmamak lazım. Bir de sağ partilere oy vermiş olsa da genel olarak Türkiye toplumunun yüksek standartlı bir demokrasiyi talep ettiğini ve artan oranda bu istemini çeşitli biçimlerde dile getirdiğini ve bunun için çaba gösterdiğini belirtmeliyiz. “Göbeğini kaşıyan adam” falan halkla alakası olmayanların ve ona tepeden bakanların lafları. Madem ki halktır belirleyen, öyle olması icap eder, o zaman güç ilişkilerinde güç sahipleri bütün bu faktörleri-halkı- hesap etmek zorunda. AKP de CHP de MHP de...
Değişime karşı çıkarak ve “böldürmeyiz, bölecekler” ve benzeri korkuları gündeme getirerek ve milleti ajite ederek bu insafsız sistemi sürdürmek mümkün değil artık. Kendimizi dahil ederek seslenelim.
Hem bakın kapıda savaş var... Savaşı değil barışı seçin. Barışa götürecek yolu seçin. Hakları ve özgürlükleri seçin. Herkes için… Hepimiz için…