Ha bu solculara bir ders olsun! Kaan Arslanoglu

Doğum tarihi : 18/12/76

Ha bu solculara bir ders olsun!

Bu Resim Yazının Özetidir

Kaan Arslanoğlu'nun futboldaki büyük operasyon hakkındaki yorumunu aktarıyoruz:
Sporu, futbolu seven, ama oradaki derin kirliliği de gören bir avuç insan olarak on yıllardır “şike var!” diye bağırıyorduk.
Böyle şeyler söyleyenlere deli muamelesi yapıldığından giderek sesimizi kestik.

Beni en çok yakın çevremdekilerin tepkileri yaralıyordu.
Yakın çevremdekilerin çoğu solcudur, sosyalisttir ve hatta komünisttir.
“Şike var, pek çok şey saha dışında belirleniyor” dedikçe onlar çıldırtıcı yanıtlar veriyorlardı. Bir kişi, iki kişi, üç, beş değil, yığınla insan neredeyse aynı yanıtları veriyordu:

İşte en çok duyduğum cevaplar:

“Hikaye bunlar, komplo teorileri…”
“Sen fanatiksin, her şeyi abartıyorsun!”
“Herkes yapıyor, ne olmuş!”
“Siz de yapıyorsunuz. -Beşiktaş’ı kast ederek-”
“Helal olsun! O da futbolun parçası…”
“Tabii olacak o kadar. İşi şansa bırakmayız.”
Bu yüzden çok sevdiğim halde seyirlik futboldan soğudum, Beşiktaş’tan soğudum. Her kulüpte şike işlerinde becerikliliğiyle tanınan ya da kendini öyle tanıtan bazı isimler vardır. Kulüp taraftarı en çok bu yöneticileri sever. Bunu bildiğimden, futbol taraftarının ruhundan giderek sıkılmaya başlamıştım, başka birçokları gibi.

Şike Sadece Nakit Parayla Yapılmaz

Şike için sadece para kullanılmaz. Bu işin en basit, en kaba ve en çaresiz yöntemidir. Bazen de en pervasız.
Federasyon, medya, siyaset üçgeni bütünüyle şike odağıdır. En çok taraftarı olan, en çok parası olan, en iyi ilişkilere sahip kulüp daima şampiyonluğun en güçlü adayıdır. Büyük kulüp “futbol dışı” başarıyı şike için hiç özel para ayırmadan, “etki” yoluyla rahatlıkla gerçekleştirebilir. Buna “yasal şike” denebilir. Yasadışı şikeye başvurmaksızın, bilin ki en çok şampiyon olan kulüp en çok şike yapandır, ikinci sıradaki 2. şikeci, üçüncü sıradaki 3. şikeci.
Evet, bu “etki” için özel şike parası ayırmaya gerek yoktur. İktidar kanalıyla baskı yapılır, hakem terfileri koz olarak kullanılır, federasyonda bir yerlere gelmek böyle icazetlere bağlıdır, medyada köşe sahibi olmak, televizyona çıkmak bile bu tür kayırmalara uygun olup olmamakla alakalıdır.
Kamuoyunu oluşturan spor medyasında en büyük grup fanatik Fenerlilerdir, ikinci sırada Galatasaraylılar gelir, sonra Beşiktaşlılar. Kamuoyu ve federasyon, hakem ruh hali buradan hazırlanır.
“Bakın işte Anadolu kulüpleri eziliyor” edebiyatına hiç aldırış etmeyin. Yasal olan şikede durum böyledir, evet, ama yasal olmayan şikede en çok para kazanan Anadolu kulüpleridir. Bunlar sezonun üçte ikisinde puan toplarlar, orta sırayı garantilediklerinde peş peşe maç satarlar.

Tüm Futbol Sistemi Şike Üstüne Kuruludur

Bizde oluyor da, İtalya’da olmuyor mu? İspanya’da yok mu? Ya Almanya? Yasal olmayan şikeden bahsediyorum. Futbol tarihi böyle kanıtlanmış şike hikayeleriyle doludur ve bizzat FIFA’nın şike dosyası tek başına incelenmeye değerdir.
Bizde birçok solcu “Barça” taraftarıdır mesela. Bizim solcularımız bir şeye illa “solcu” yaftası koyup onunla özdeşleşmeyi iyi bilirler. Barça’nın ve öteki büyük kulüplerin yaslandığı çok kanıksanmış futbol realitesinin yasal şikesi şu olgular üstüne kuruludur:

Dünyanın dört yanından, her ırktan en büyük yıldızlar astronomik fiyatlarla dünyanın 15-20 kulübüne transfer edilir.
Medya ve reklamlar yoluyla bu yıldızların “süperliği” takımların “efsaneliği” üstünden rakip takım ve oyuncularına karşı büyük bir manevi baskı yaratılır.

Hakemler benzer yollarla etki altında bırakılır.

Futbol kuralları hakemlerin hatalı yorumlarını azaltmayacak biçimde özellikle belirsiz bırakılmıştır.

Futbol başlı başına insani değerlere yabancılaşmış bir panayıra dönüştürülmüştür.

Futbolun bu özelliği giderek daha fazla insanı kendi yaptıkları spordan (futbol dahil) soğutur. (Avrupalı gençler arasında spor artık yoksul ve göçmen çocukların sınıf atlama itkisinden beslenmektedir daha çok.) Ve futbol giderek kendi kendini kandırarak eğlenme aracına dönüşmüştür kitleler için.

Tüm Bunlara Karşın En Adaletli Alan Spordur

İroniktir, ama gerçektir. Tüm bunlara karşın, öteki alanlarla kıyaslandığında spor hala özünden, bire bir - yüz yüze karşılaşmadan ve ölçmeden kaynaklanan bir adaleti, dahası takım arkadaşları ve rakipler arasında sportif kardeşliği özünde barındırır. Öteki alanlara göre en temiz alan yine de spordur.
Hiçbir şike, en büyüğünden en sıradanına hiçbir sporcunun emeğine ve sportif yeteneğine saygıyı azaltmamalıdır.

Solculara Niye Yükleniyorum?
Bu yazıda ve başka bazı yazılarda solculara, sosyalistlere yüklenmemin nedeni onlardan beklentimdir. Toplum değişecekse, temiz toplum yaratılacaksa bunu sol yapacaktır, sosyalistler yapacaktır. O yüzden onlardaki (kendimizdeki) zaaflar bizi en önce rahatsız eden şey olmalıdır, toplumdakinden önce.

Futbolun Psikiyatrisi adlı kitabımda bunları geniş geniş ele almıştım. İlgili bazı bölüm başlıkları:
Hakem Hataları ve Oyun Kuralları
“Hata” Kavramını Aşan Olgular
Spora, Spor Seyirciliğine ve Taraftarlığa Eleştirel Bakışlar
Medya ve Spor
Solcular, Entelektüeller ve Spor
Üç Büyükler Edebiyatı
Bir Komplo Teorisi ve Paylaşılmış Paranoya

Son olayın Siyasi Yönü
Siyaset sporun ta göbeğinde ve bu son olayın da siyaset dışı olduğu iddia edilemez. Operasyonun seçim sonrasına bırakılması bile başlı başına siyasi.
Ayrıca şu sorular öne çıkıyor:
Aziz Yıldırım’ın seçim öncesi AKP’yle teması nasıldı? Başbakan’ı ziyareti, öncesinde başbakanın “kalem” hediyesi, AKP parti okulunda ders vereceği haberleri arada olumlu giden bir şeyleri mi gösteriyordu, yoksa AKP’nin seçim öncesi çengel atma çabalarına yeterli desteği vermediği şeklinde mi yorumlanıyordu? Yoksa bunlar tamamen rastlantı mıydı?
Birçok kulüpte geçmişte ve bugün AKP’ye ve cemaatlere yakın yöneticiler, teknik adamlar, menajerler, görev yaptı ve yapıyor. Bunlardan bazıları “iyi ilişkileri” ile bilinen şahıslar. Belediye Başkanları da var aralarında. Operasyonlar onlara da dokunacak mı? Yoksa AKP’ye yakın olanlar temiz mi çıkacak?
Bu operasyon, “Pisliğe bulaşan her kimse, yanar” mesajı veriyor. Bu yönüyle kuşkusuz hükümetin, özel yetkili mahkemelerin ve polisin genel olarak ve süren öteki davalarda elini güçlendirecek. Çoğunluk üstünde saygınlığını artıracak. İşin bu siyasi yönü de planlı mı?
Yoksa bu operasyon “tüm otoriteler ve kanun dışına yeltenen güçler, tek kurtulma şansınız, bize yaklaşmak” mesajını mı güçlendirecek?

Bundan Sonra Her şey Daha mı İyi Olacak?
Aynı Ergenekon’daki soru. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açık. Ama daha mı iyi olacak, yoksa daha mı kötü? Birçokları aynı Ergenekon’daki gibi yine heyecana kapıldı ve “daha iyi” beklentisine girdi.
Bizse “acaba?” demek zorundayız. Toplum aynı toplum, medya aynı medya, iktidar ve siyaset ve sermaye ilişkileri aynı. Dünya temizliğe doğru gitmiyor, temizlik görüntüsü altında daha da pisleniyor.
“Değişimden” daha fazla şey anlamak gerek. En basiti: Melih Gökçek sporun tam orta yerinde duruyor gene. Hakan Şükür milletvekili. Şükür, büyük futbolcu, sporculuğunu severim içtenlikle, ama aynı zamanda “büyük kayırmalar”ın adamı. Özellikle Mehmet Ağar- Fatih Terim döneminin büyük “kayırmalarının.” Şüpheci yaklaşmakta fayda var yine.
Fakat en önemlisi, solcuların futbola, spora yaklaşımı bu olaydan sonra değişmeli artık.

Kaan Arslanoğlu